6 Şubat, Kadın Sünnetine Karşı Sıfır Tolerans Günü.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tahminlerine göre bugün dünyada hayatta olan 230 milyon kız çocuğu ve kadın, farklı yöntemlerle “sünnet edilmiş”, genital sakatlamaya maruz kalmış durumda.
Birleşmiş Milletler (BM) her 20 kadın ve kız çocuğundan birini etkileyen ‘kadın sünneti”nin özellikle Afrika, Orta Doğu ve Asya’daki 30 ülkede yoğunlaştığına dikkat çekiyor.
Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda’da yaşayan göçmen nüfus arasında da bu uygulamaya rastlandığını belirtiliyor.
BM’ye göre, 2024’te dünya genelinde yaklaşık 4,4 milyon kız çocuğu “genital sakatlama” riskiyle karşı karşıya.
Uyarı: Bazı okurlar bu haberdeki bazı ifadelerden rahatsız olabilir.
Genital sakatlama, tıbbi olmayan nedenlerle vulva ve vajinanın kesilerek kısmen veya tamamen çıkarılmasını veya başka şekilde yaralanmasını içeren tüm prosedürleri kapsıyor.
BM, her yıl 6 Şubat’ta bu uygulamaya son verilmesi çağrısı yapıyor.
Kenya’nın Isiolo bölgesinde yaşayan Borana Kabilesi’nden Bishara Sheikh Hamo, kadın sünnetinin hem fiziksel hem de ruhsal sağlık üzerinde kalıcı etkileri olduğunu söylüyor.
“11 yaşında ‘sünnet’ edildim. Büyükannem saf ve temiz olmak için her kızın bunu yapması gerektiğini söylüyordu” diyor Bishara.
Ancak hayatı boyunca idrara çıkma sorunları, tekrarlayan enfeksiyonlar ve adet düzensizliği gibi etkilerinden, zamanı geldiğinde de ancak sezaryenle doğum yapabileceğinden kimse bahsetmemiş ona.
Bugün ise kadınların genital sakatlanmaya maruz bırakılmasına karşı mücadele eden bir aktivist.
‘KADIN SÜNNETİ’ NE DEMEK?
Kamuoyunda “kadın sünneti” olarak da bilinen bu uygulama, kadınların dış genital bölgesinin kasten kesilmesi demek.
Genellikle klitoris veya vajina dudaklarının kesilmesini içeriyor. WHO, “tıbbi olmayan nedenlerle kadınların üreme organlarını yaralayan her türlü prosedürü” genital sakatlama kategorisinde değerlendiriyor.
Bu uygulamaya maruz kalan kadınlardan biri olan Mısırlı blogger ve film yapımcısı Omnia İbrahim, bunun çok tedirgin edici ve kadınların ilişkileri ve kendileri hakkındaki düşünceleri bakımından zarar verici olduğunu söylüyor.
“Buz küpüne dönüyorsun. Hiçbir şey hissetmiyor, kimseyi sevemiyor, arzu duyamıyorsun” diyor.
Omnia, yetişkin yaşamı boyunca “kadın sünnetinin” psikolojik etkisinde kaldığını söylüyor. İçinde yaşadığı toplumun “İnsan bedeni seks demektir ve seks günahtır” öğretisiyle büyüdüğünü ve “bedenini lanetlenmiş olarak gördüğünü” anlatıyor:
“Kendi kendime soruyordum: Korkmam gerektiğini söyledikleri için mi seksten nefret ediyordum, yoksa canım mı istemiyordu?”
Kenyalı Bishara ise BBC’ye konuşurken kendisiyle birlikte dört diğer kız çocuğunun da “sünnet edildiğini” söylüyor.
“Gözlerimi ve ellerimi bağladıktan sonra bacaklarımı iki yana açtırıp labyamı (vajinanın dudak kısımları) kestiler.”
“Birkaç dakika sonra keskin bir ağrı hissettim. Bağırdım çağırdım ama beni duyacak kimse yoktu. Kalkmaya çalıştım ama biri bacaklarımdan tuttu.”
“Olabilecek en ağır tıbbi müdahalelerden biri olduğu gibi, hiç hijyenik değildi. Oradaki tüm kızlarda da aynı kesici aleti kullandılar.”
Ağrı kesici olarak kullandıkları, geleneksel bir bitkisel kürden ibaretti: “Yerde bir çukur, çukurda ise bu bitki vardı. Bacaklarımı keçi gibi bağlayıp üzerime sürdüler. ‘Sıradaki, sıradaki’ diye bağırıp diğer kızları aldılar sonra.”
Kadın sünneti pek çok ülkede yasak olsa da, Afrika, Asya ve Orta Doğu’da düzenli olarak yapılan bir işlem.
Bu ülkelerden dünyanın başka yerlerine göç eden gruplar arasında da yaygın.
NEDEN KADINLAR ‘SÜNNET EDİLİYOR’?
Kadın sünnetinin farklı nedenleri olabiliyor:
Toplum tarafından kabul edilme isteği, dini inançlar, hijyen konusundaki yanlış bilgiler, bakireliğin korunması, kadını “evlenilesi” kılmak, erkeğin cinsel zevkini artırmak bunlardan bazıları.
Bazı kültürlerde bu, yetişkinliğe geçiş ritüeli ve evlenmeden önce yapılması gereken bir ön işlem olarak görülüyor.
Sağlık veya hijyenik açıdan herhangi bir faydası olmasa da, bu işlemi uygulayan toplumlar kadın vajinasının kesilmesi gerektiğine inanıyor ve “sünnet” olmayan kadınlar sağlıksız, pis ya da değersiz olarak görülebiliyor.
Çoğunlukla kişinin istek ve iradesi dışında uygulanıyor.
Sağlık görevlileri bu uygulamayı kadına karşı bir tür şiddet ve insan hakları ihlali olarak görüyor. Çocuklara uygulandığınıda ise çocuk istismarı olarak değerlendiriliyor.
KADIN SÜNNETİNİN (GENİTAL SAKATLAMA) 4 TÜRÜ
1. Klitoridektomi: Hassas klitoris bölgesi ve etrafındaki derinin tamamı ya da bir kısmının kesilip alınması.
2. Eksizyon: Klitorisin bir kısmı ya da tamamı ile vajinadaki iç dudakların (labya minora) kesilip alınması.
3. İnfibülasyon: Hem iç dudak hem de vajinayı çevreleyen dış dudakların kesilmesi, yapılarının değiştirilmesi. Bu işlem çoğunlukla küçük bir delik bırakacak şekilde dikilmeyi de içerir.
Bu uygulama oldukça ağrılı olduğu gibi enfeksiyon riski de barındırır. Vajina ve idrar yolu arasında sadece adet kanaması ve idrarın çıkması için küçük bir aralık bırakılır.
Bu aralık o kadar küçüktür ki bazen cinsel ilişki ve doğum için kesmesi gerekebilir. Bu durum, doğumlarda hem bebek için hem de anne için risk yaratıyor.
4. Klitoris ya da genital bölgenin delinmesi, kazınması ve oyulması gibi zararlı işlemlerin tamamı.
WHO: SAĞLIĞA FAYDASI YOK, SADECE ZARARI VAR
Dünya Sağlık Örgütü, “kadın sünnetinin” sağlık açısından hiçbir faydası olmadığını, tersine kız çocukları ve kadınlara birçok zararı olduğunu belirtiyor.
Kadın bedeninin doğal işlevlerine müdahaleyi içeren her tür kadın sünneti sağlık komplikasyonları riski doğurur; daha ağır müdahale biçimlerinde risk daha yüksektir.
Acil komplikasyonlar şunları içerebilir:
- şiddetli ağrı
- aşırı kanama
- genital doku şişmesi
- ateş
- enfeksiyonlar, örneğin tetanos
- idrar problemleri
- yara iyileşme sorunları
- çevre genital dokuda yaralanma
- şok
- ölüm
Uzun vadeli komplikasyonlar şunları içerebilir:
- idrar sorunları (ağrılı idrara çıkma, idrar yolu enfeksiyonları)
- vajinal sorunlar (akıntı, kaşıntı, bakteriyel vajinozis ve diğer enfeksiyonlar)
- adet sorunları (ağrılı adetler, adet kanının akmasında zorluk vb.)
- yara dokusu ve keloid (yara yerinde kabarık, sert doku)
- cinsel sorunlar (cinsel ilişki sırasında ağrı, tatminde azalma vb.)
- doğum komplikasyonları riskinde artış (zor doğum, aşırı kanama, sezaryen, bebeği yeniden canlandırma ihtiyacı, vb.
- daha sonra ameliyat ihtiyacı
- psikolojik sorunlar (depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu, öz saygı azalması vb.)
HANGİ ÜLKELERDE UYGULANIYOR?
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Sağlık Örgütü’nün çalışmasına katılan kadınların çoğu, kendi toplumları içinde kadın sünneti hakkında konuşmanın bir tabu olarak görüldüğünü söylüyor. Bu nedenle bu konuda verilen rakamlar tahminlere dayanıyor.
Bazen kadınlar dışarıdan eleştiriye maruz kalma korkusuyla bu konuda açıktan konuşmuyor.
Bazen de, işlemin yasa dışı olduğu yerlerde, ailelerinin veya sünneti yapan toplum üyelerinin koğuşturmaya uğramasına neden olma korkusu hakim olabiliyor.
BM’e göre, Afrika ve Orta Doğu’daki 30 ülkede yoğunlaşmış olsa da kadın sünneti Asya ve Latin Amerika’daki bazı ülkelerde de uygulanıyor. Ayrıca Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda’da yaşayan göçmen nüfus içinde de bu uygulamaya rastlanıyor.
UNICEF’in Afrika ve Orta Doğu’da 29 ülkeyi kapsayan raporunda, bu ülkelerin 24’ünde kadın sünnetine karşı yasal düzenlemeler olmasına rağmen hala yaygın olarak uygulandığı ifade ediliyor.
Bu konuda uzman avukat Charlotte Proudman, bu işlemin yasak olduğu İngiltere gibi ülkelerde, giderek artan şekilde bebeklerde uygulandığını ve kız çocukları henüz okula başlamamış olduğu veya yetkililere bildirecek yaşta olmadıkları için de “tespit edilmesinin neredeyse imkansız olduğunu” ifade ediyor.
* Bu haber BBC Türkçe’de ilk kez 6 Şubat 2019’da yayımlandı.